باب: فضل
السجود.
129. SECDE FAZİLETİ
حدثنا
أبو اليمان
قال: أخبرنا
شعيب، عن
الزهري قال:
أخبرني سعيد
بن المسيب،
وعطاء بن يزيد
الليثي: أن
أبا هريرة
أخبرهما:
أن
الناس قالوا:
يا رسول الله،
هل نرى ربنا
يوم القيامة؟
قال: (هل
تمارون في
القمر ليلة بدر،
ليس دونه
حجاب). قالوا:
لا يا رسول
الله، قال:
(فهل تمارون
في الشمس ليس
دونها سحاب).
قالوا: لا،
قال: (فإنكم
ترونه كذلك،
يحشر الناس
يوم القيامة،
فيقول: من كان
يعبد شيئا
فليتبع، فمنهم
من يتبع
الشمس، ومنهم
من يتبع
القمر، ومنهم
من يتبع
الطواغيت،
وتبقى هذه
الأمة فيها
منافقوها،
فيأتهم الله
فيقول: أنا
ربكم،
فيقولون هذا
مكاننا حتى
يأتينا ربنا،
فإذا جاء ربنا
عرفناه،
فيأتيهم الله
فيقول: أنا
ربكم،
فيقولون أنت
ربنا،
فيدعوهم فيضرب
الصراط بين
ظهراني جهنم،
فأكون أول من
يجوز من الرسل
بأمته، ولا
يتكلم يومئذ
أحد إلا الرسل،
وكلام الرسل
يومئذ: اللهم
سلم سلم، وفي
جهنم كلاليب،
مثل شوك
السعدان، هل
رأيتم شوك السعدان).
قالوا: نعم،
قال: (فإنها
مثل شوك
السعدان، غير
أنه لا يعلم
قدرعظمها إلا
الله، تخطف الناس
بأعمالهم،
فمنهم من يوبق
بعمله، ومنهم
من يخردل ثم
ينجو، حتى إذا
أراد الله رحمة
من أراد من
أهل النار،
أمر الله
الملائكة: أن
يخرجوا من كان
يعبد الله،
فيخرجونهم
ويعرفونهم
بآثار
السجود، وحرم
الله على
النار أن تأكل
أثر السجود،
فيخرجون من
النار، فكل
ابن أدم تأكله
النار إلا أثر
السجود،
فيخرجون من
النار قد
امتحشوا فيصب
عليهم ماء
الحياة، فينبتون
كما تنبت
الحبة في حميل
السيل، ثم يفرغ
الله من
القضاء بين
العباد،
ويبقى رجل بين
الجنة
والنار، وهو
آخر أهل النار
دخولا الجنة،
مقبل بوجهه
قبل النار،
فيقول: يا رب
اصرف وجهي
عن النار، قد
قشبني ريحها،
وأحرقني ذكاؤها،
فيقول: هل
عسيت إن فعل
ذلك بك أن
تسأل غير ذلك؟
فيقول: لا
وعزتك، فيعطي
الله ما يشاء
من عهد
وميثاق،
فيصرف الله
وجهه عن
النار، فإذا
أقبل به على
الجنة، رأى
بهجتها سكت ما
شاء الله أن
يسكت، ثم قال:
يا رب قدمني
عند باب الجنة،
فيقول الله
له: أليس قد
أعطيت العهود
والميثاق، أن
لا تسأل غير
الذي كنت
سألت؟ فيقول:
يا رب لا أكون
أشقى خلقك،
فيقول: فما عسيت
إن أعطيت ذلك
أن لا تسأل
غيره؟ فيقول:
لا وعزتك، لا
أسأل غير ذلك،
فيعطي ربه ما
شاء من عهد
وميثاق،
فيقدمه إلى
باب الجنة،
فإذا بلغ
بابها، فرأى
زهرتها، وما
فيها من النضرة
والسرور،
فيسكت ما شاء
الله أن يسكت،
فيقول: يارب
أدخلني
الجنة، فيقول
الله: ويحك يا
بن آدم، ما
أغدرك، أليس
قد أعطيت
العهد
والميثاق، أن
لا تسأل غير
الذي أعطيت؟
فيقول: يا رب
لا تجعلني
أشقى خلقك،
فيضحك الله عز
وجل منه، ثم
يأذن له في
دخول الجنة،
فيقول: تمن،
فيتمنى حتى
إذا انقطعت
أمنيته، قال
الله عز وجل:
من كذا وكذا،
أقبل يذكره
ربه، حتى إذا
انتهت به
الأماني، قال
الله تعالى:
لك ذلك ومثله
معه).
قال
أبو سعيد
الخدري لأبي
هريرة رضي
الله عنهما:
إن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال: (قال
الله لك ذلك
وعشرة
أمثاله). قال أبو
هريرة: لم
أحفظ من رسول
الله صلى الله
عليه وسلم إلا
قوله: (لك ذلك
ومثله معه).
قال أبو سعيد: إني
سمعته يقول:
(ذلك لك وعشرة
أمثاله).
[-806-] Saîd İbnü'l-Müseyyeb ve Ata İbn Yezîd el-Leysî Ebu Hureyre
(r.a.)'in kendilerine şöyle söylediğini nakletmişlerdir: "Ashâb-ı kiram
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e Ey Allah'ın Resulü biz kıyamet gününde
Rabbimiz'i görecek miyiz, diye sormuşlardı. Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem onlara soruyla karşılık vererek, 'Siz bulutsuz bir gecede dolunayı görebilmek
için hiç birbirinizle itişip kakışır mısınız' deyince ashâb: 'Hayır ey Allah'ın
Resulü' demişti. Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara tekrar sordu;
'Peki yine bulutsuz bir gecede güneşi görebilmek için hiç birbirinizle itişip
kakışır mısınız?' Ashâb-ı kiram yine: Hayır diye cevap verdi. Bunun üzerine
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "işte siz Rabbinizi
de aynı şekilde göreceksiniz. Kıyamet gününde insanların hepsi haşr edilip bir
araya toplanacak. Cenâb-ı Hak onlara şöyle nida edecek; 'İşte şimdi herkes daha
önce neye ibadet ettiyse onun arkasına düşsün bakalım!'
Bunun üzerine insanların kimisi güneş'in, kimisi ay'ın ve kimisi
de tağutların (ilahlık taslayan ve kendilerine tapılan azgınların) arkasına
düşüp gidecek. Yalnız bu ümmet içlerinde münafıkları da dahil olmak üzere orada
kalacak. Cenâb-ı Allah onlara gelip şöyle buyuracak;
'Ben sizin Rabbinizim' Onlar da; 'Biz Rabbimiz gelinceye kadar
burada bekleyeceğiz, Rabbimiz gelecek olsaydı biz O'nu tanırdık' diyecekler.
Cenâb-ı Allah onlara tekrar gelip şöyle buyuracak; Ben sizin Rabbinizim! Onlar
da bu sefer; 'Sen bizim Rabbimizsin diyecekler. Bunun üzerine onlar Allah
Teâlâ'nın çağrısına icabet edip O'na tabi olacaklar.
O gün cehennem'in tam ortasından sırat köprüsü uzatılacak. Köprü
kurulduktan sonra bunun üzerinden ümmetiyle birlikte geçen ilk Nebi ben
olacağım. O gün yaşanan dehşet ve korkudan dolayı Nebi'den başka hiç kimse
konuşamayacak ve peygamberlerin tek sözü de şu olacak; Allah'ım kurtar, Allahım
selâmete erdir.
Cehennemde Sa'dân dikenlerine benzeyen çengeller ve kapanlar
vardır. Siz hiç Sa'dân dikenlerini gördünüz mü? Ashâb-ı kiram: 'Evet ey
Allah'ın Resulü' deyince, Resûl-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
devam buyurdular: Bu çengeller ve kapanlar dediğim gibi Sa'dan dikenlerine
benzer ama bunların büyüklüğünü Allah'tan başka hiç kimse bilemez. Bunlar
insanları amellerine göre kapıp durur; kimisi kötü amelleri dolayısıyla
mahvolup gider, kimisi de paramparça edilip hardal taneleri gibi ezilir, fakat
sonunda yine de kurtuluşa erer. Nihayet Allah Teâlâ, cehennemliklerden
istediğine rahmet ve merhametiyle muamele etmeyi dilediğinde meleklerine:
Allah'ı tek mabud kabul edip O'na kulluk (ibadet) edenleri cehennem'den
çıkarın!' diye buyurur. Melekler de Allah'ın cehennemden çıkarılmalarını
emrettiği kullannı azalarındaki secde izlerinden tanıyıp cehennem'den alırlar.
Zaten Cenâb-ı Hak cehennem'e secde izi bulunan azaları yiyip yok etmesini haram
kılmıştır. İşte bu kullar cehennem'den çıkacaklar. Cehenneme düşen herkes
yanacak, sadece secde azalarına cehennem dokunamayacak. Bu kullar cehennem'den
çıktıklarında perişan ve kapkara kesilmiş bir halde olacaklar. Sonra üzerlerine
hayat suyu dökülecek ve adeta sel sularının geçtiği yerlerde mantar gibi
çabucak bitip tazelenecekler, yeniden doğmuş gibi olacaklar.
Allah kulları arasındaki hükmünü verdiğinde cennet ile cehennem
arasında bir adam - cehennem'den çıkıp cennete giren son kişi - kalacak. Bu
adamın yüzü ateşe dönüktür ve şöyle yalvarnaktadır; Ey Rabbim, yüzümü şu ateşten uzaklaştır, beni
kurtar. Bu ateşin kokusu beni zehirleyip duruyor, yalım yalım alevi de beni
yakıp kavuruyor.' Allah ona: Peki seni bundan kurtarırsam daha fazlasını
istemeyeceğini düşünüyor musun?' deyince adamcağız: 'Senin izzetine, yüceliğine
yemin olsun ki istemeyeceğim' diye cevap verir ve Allah Teâlâ'nın istemiş
olduğu bütün yeminleri eder. Bunun üzerine Allah yalvarıp yakaran bu şahsın
yüzünü ateşten uzaklaştırır ve cennete doğru çevirir. Adam cennetin güzelliği
karşısında donakalır ve Allah'ın dilediği kadar bir süre hiçbir şey konuşamadan
dili tutulmuş gibi bekler. Neden sonra kendisine gelir ve: 'Ey Rabbim, ne olur
beni cennetin kapısına yaklaştır!' der. Allah Teâlâ: Daha önce istemiş olduğun
cehennem ateşinden kurtulma dışında herhangi bir şey istemeyeceğine dair
yeminler edip sözler vermemiş miydin?' diye sorar. Adamcağız şöyle cevap verir:
'Ey Rabbim, beni bu halde bırakıp cennetine koymazsan kullarının en bedbahtı
olurum, hem senin rahmetinden umut kesen zümreden olmak istemem!' Allah Teala
ona tekrar: 'Peki seni bundan kurtarırsam daha fazlasını istemeyeceğini
düşünüyor musun?' deyince adamcağız: 'Senin İzzetine, yüceliğine yemin olsun ki
istemeyeceğim' diye cevap verir ve Allah Teâlâ'nın istemiş olduğu bütün
yeminleri eder. Bunun üzerine Allah onu cennetin kapısına yaklaştırır. Adam
cennet'in kapısına yaklaşıp oradaki göz kamaştıran güzelliği, huzuru ve
cennetliklerin neşesini görünce kendisinden geçer; orada dili tutulmuş bir
şekilde donakalır. Adam yine yalvarmaya başlar ve: Aman Allahım, ne olur
cennete girmeme müsaade et, beni cennetine koy!' der. Allah Teâlâ: 'Ne gözü
doymaz adammışsın sen, ama olsun bizim rahmetimiz geniştir. Peki seni verdiğin
sözlerden ve ettiğin yeminlerden caydıran ne oldu!? Verdiğin sözler, ettiğin
yeminler nereye gitti.? Hani daha önce istediğin ve sana verilenler dışında bir
şey istemeyecektin!' deyince adam önceki gibi şu cevabı verir: Ey Rabbim, beni
bu halde bırakıp cennetine koymazsan kullarının en bedbahtı olurum, hem senin
rahmetinden umut kesen zümreden olmak istemem. Ne olur beni bedbahtlardan
eyleme!'
Allah o kulun bu haline güler ve cennet'e girmesine müsaade eder.
Sonra da şöyle nida buyurur: 'Dilediğini iste!' Adam istemeye başlar ve
istekleri sona erince Allah Teâlâ: 'Daha fazlasını iste, çok daha fazlasını!'
der. Adam yine istemeye başlar. İsteklerinin sonuna gelince Allah: 'Bu
isteklerini sana verdiğim gibi bir o kadar daha veriyorum!' buyurur."
Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Hureyre'ye şöyle demiştir: 'Resûlullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem: O gün şöyle buyurmuştu; Allah Teâlâ o kuluna, bu
isteklerini sana verdiğim gibi on katını daha veriyorum!' buyurdu. Ebû Hureyre:
Ben Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sadece 'Allah Teâlâ, bu
isteklerini sana verdiğim gibi bir o kadar daha veriyorum, buyurdu' dediğini
duyup ezberledim' deyince Ebu Saîd: 'Ben Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in Allah Teâlâ, bu isteklerini sana verdiğim gibi on katını daha
veriyorum, buyurdu' dediğini işittim.
Tekrar: 6573, 7437.
AÇIKLAMA: İmam Buhârî secdenin fazileti başlığı altında
Ebu Hüreyre'nin öldükten sonra yeniden diriliş ve şefaat İle İlgili olarak
naklettiği hadisi zikretmiştir. Bu başlık altında söz konusu rivayetin
nakledilmesi hadiste geçen "zaten Cenâb-ı Hak cehenneme secde izi bulunan
azaları yiyip yok etmesini haram kılmıştır" ifadesine dayanır. İmam
Buhârî bu rivayeti bir bütün olarak ayrıca Kitâbü'r-Rikâk'ta, ebvâb-u
sıfatî'l-cenneti ve'n-nâr(52.) başlığı altında nakletmiştir. Ayrıntılı açıklama
inşallah o bölümde yapılacaktır.